7. hafta ilk gününde düştük havaalanı yollarına. İlk defa İzmir’e Atatürk havaalanından gidecektik, gitmez olaydık. Trafik neyse ki bayram tatili öncesi olmasına rağmen yoktu. Ama havaalanına giriş, otopark bulma, otoparktan terminale girme faslı çok yorucuydu. Genelde iki çekçekle gideriz, Ozan’ın bir de iş guc agirligi tuttu az eşya var diye kol çantası aldı. Yanında laptop, benim çantam derken hamile halimle bayağı bir yüklendim. Neyse ki o kadar da değil, bir şey olmadı. İzmir’e vardık ve her zamanki gibi havaalanında karşılandık. Hızlı gitmek istediğimiz zamanlarda olduğu gibi Ozan direksiyona geçti.
Nasıl söyleyeceğiz provasını hiç yapmadık ama yanımızda ilk ultrason goruntuleri vardi (sadece bi nokta duyan da bebek resmi goturduk sanacak) vardı. Onları bir şekilde verecek ve söyleyecektik. Hoş beş, veranda da çay kahve faslında sıra sıra her zamanki gibi fotoğraflar çekilirken çıkardık verdik ultrasonu.
Dedik bebek bekliyoruz! Çok sevindiler, sarıldılar öptüler. Özelikle dedenin nerdeyse gözleri doldu, sevincinden yerinden duramıyordu. Babanne ise biraz şaşkın biraz şoklardaydı. Herhalde sevinmiştir, aksini düşünmek istemiyorum açıkçası.
Bir yandan iyi bir yandan azcik da olsa kiriciydi. Herhalde hamile olunca dünya senin etrafında dönsün herkes sana ilgi göstersin istiyorsun ya da oyle olacak saniyorsun. Aslında bu bana senin için hayatının en önemli konusunun en yakının bile olsa başkaları için o kadar da önemli olamayacağını göstermiş oldu. Bunda kötü bir şey yoktu, anne olacak bendim, onlar değil. Ayrica sonradan dusununce cok ustume dusulse muhtemelen bunalacak ve off poff lara baslayacaktim. Ne istedigini bilmez ikizler kadiniyim sonucta.
Bu hafta en belirgin şekilde çok çok çok acıktım ve acıkmakla kalmadım yedim de. Birkaç gün kabız, gaz sancısı, hazımsızlık, uyku hali ve bir gün mide yanması dışında minik kuş hep bana huzur verdi. Cuma donuş günümüz ve hormonların etkisi ile herhalde şu hamile hassasiyeti neymiş anladım, hüngür şakır ne düşünürsem düşüneyim ağladım.