15 Aralık 2012 Cumartesi

15. hafta - Its a Boy mu acaba?





Bu hafta 12. hafta kontrollerinde "birşey göremiyorum, gözükmüyor, uyuyor simdi net degil" dedikten sonra doktordan 1 ay kış kışlanmıştık. Ama ben dayanamadim artik, ruyalarime giriyordu kiz mi erkek miydi acaba.  İcime hep erkek doguyor ve etrafimdaki %99 herkes "benceee erkek" diyorsa da cok meraklanmaya basladim artik.

Yavas yavas Ozan kiz fikrine kendini alistiriyor, ben "acaba kiz mi?" diyorum. Kiz da olsa Erkek olsa da tabii ki farketmez (klasik) ama iki cinsiyetin de kendine gore artilari ve eksikler var.

Kiz - daha uyumlu, ilimli, ergenlige kadar daha evcimen, anneci, duygusal olabilir (ama sadece olabilir cadaloz, yaramaz, mizmiz, huysuz da cikabilir) ergenligi genellikle sancili, sonrasinda genc kizliginde bi suru yalan dolan (kendimden biliorum ama farkli olabilir tabii) anne kiz kavgalari, hee 30dan sonra "anneye yakin" ama ben gelecegim 65ime benle yakin olsa ne olacak arada ciddi yas farki var.

Erkek - muhtemelen daha yaramaz, bilinmeyenlere gebe (oynamadigim oyunlar, bilmedigim sorunlar beni bekler) enerjisi cok,ama anneyle ozellikle buyuk ask yasar. 2-3 yasinda babaci olabilir, paylasimlari cok oldugu icin, ergenligi sancili, ama en azindan yalan soylemez soyleme ihtiyaci duymaz. Sonrasinda anaya babaya saygili sevgili, ama hic bi zaman sarilip opemezsin ya da gunluk dedikodunu yapamaz, alisverise gidemezsin.

Yani kendimize robot ya da oyuncak yetistirmioruz, ben annem gibi cocugum beni sevecek, sayacak, gelcek, gidecek arayacak demek, demesem de beklenti icinde olmak istemiyorum. Zaten o bilinci verirsen kiz da erkek de yakin olur sana. Ha yakinlik her gun dip dibe kic kica olmak degil ki? Bebekken sen varsin, ama 2-3 yasindan sonra okulu, arkadaslari, cevresi olacak. Biz ailemize ne kadar yakinsak onlar da o kadar yakin olacak bize. Fazlasini beklemek hata olur, beklentiler hayal kirikligini artirir.

Velhasil kelam, 15. haftaya girdigimiz gun gittgimiz kontrolunde - "Erkek galiba? Bisi goruyorum, erkek mi bu? Kordon var ama yok yok erkek olacak bu "suphesi ile ciktik. Oglumuz olacak - buyuk ihtimalle. Ben sevindim, Ozan sevindi, arkadaslar sevindi: Sehzademiz geliyoooo kutlamasi bile yapildi. Annemler ? eeeh biraz buruldular bence, ama yapacak birsey yok.. Anneye babaya yakin / uzak geyigi var ama ananeye/babaneye hangimiz yakiniz kiz erkek farkeder mi?

8 Aralık 2012 Cumartesi

14. hafta - Mercan Bebek

Bu haftanın en güzel anısı guzeller guzeli, tatlilar tatlisi Mercan Bebek'le tanismamizdi. Kendisi Kamer ve Emrecan'in 7 aylik tosuncuk kizi, kucuk hanfendi.

Hastana ziyaretleri disinda yeni dogan bebek gormedim. O da biri 2009 Ocak'inda (Volkan'in oglu Emre), digeri 2011 Mayis'inda (Emine'nin kizi Tuana) sonuncusu da 2012 Eylul'de (Ceviz'in oglu Aziz Efe) Yeni dogan bebek kucagıma almamayi gec, cocuk kucagıma almadim ki? Dusunuyorum da Emine'nin kizi gecen yaz 1-2 dak kucagima aldim o kadar!

Yani bebekler konusunda asiri derecede deneyimsizim. 7 aylik bebek neye benzer ondan bile haberim yok. Ozan da benden beter. Mercan'in boyutu, kilosu, davranislari o yuzden cok enteresandi. Annesini babasini tanimasi, gulucukler atmasi, tek disinin cikmis olmasi, meme emiyor olmasi, Kamer'in anlattigi maceralari, kitaplar, forumlar ve dergilerden cok farkliydi. Etten kemikten bir bebek vardi iste karsimda, anlatmaya merakli annesi de bonusu. Hele bir de Cigdem ve asil prenses Zeynep Ece gelince, of of of her kafadan bir tavsiye ama iyi oldu.

Normal sartlar da Ozan ve ben icin sinir bozucu bir hal alabilecek 3 cocuklu aksam yemegi oyle keyifli gecti ki inanamadik bitince. peeeh nerde 12den sonra disari zil zurna cikilan cumartesiler nerde 12de eve donulen alkolsuz yemekler. Beynen haziriz bu cocuk olayina madem, su 26 hafta gecse de fiziken de hazir miyiz gorsek. Ya da gorsek anyayi konyayi.

5 Aralık 2012 Çarşamba

13. hafta Minik Kus Ucuyor

Günler hızlı mı geciyor yavas mı anlayamıyorum artık. Bir bakmışım hala 3. ay içindeyiz, bir düşünüyorum aslında Aralık geldi bile.

Aslında kafalar mesgul olunca, uzun uzadıya planlar programlar yapılınca, evet zaman hızlı geciyor. Ama işte sıkkın, evde baygın olunca gün hatta saat sayıyorsun.

Çarşamba günü bebişin 12 hafta kontrolu vardı. SAT hesabıma göre 12+4 teydik. İçimizde bir umut ciniyet belli olur mu acaba diye diye gittik. Maa ailece bir durum vardı, Ozan gelebildi, annem gelmek istedi, Gökçe ben de dedi. Biraz kalabalık olsak da ilk torun, ilk heves essek yukuyle para verdiğimiz özel muayene olunca hadi dedik gidelim. Saat 3 gibi koca bir sneakers yiyince hiç tatlı cekmedi canim, girerken yiyecektim oysaki hareketlensin diye bebek. Hakkatten de uyuyord ama yan yatmış bu yüzden kolayca ölcüleri alındı. Ozan videosunu cekti ben cok net goremedim gibi geldi, karından ultrason olunca ama videodan çok net gorebildim. Gelişimi önden gidiyor, yani öinik kuş ucuyor :) Boyu bastan popoya 6.94 mm cikti, 13+1 e tekabul ediyormus. Ense kalınlığı 1.60 mm biraz gergin o yuzden az cıkmıs olabilir ama dawn riskine gore normal dedi. Bir turlu uyanmadı ama hareketlenince bacak arasına 2 kere baktı. “pipiye benzer bir çıkıntı göremiyorum” dedi. Kız demedi, erkek de olabilir bekleyelim diye kestirip attı. Biz de açıkcası üstüne cok gitmedik. Ama annemler acaba kız mı moduna girdiler belli etmemeye calissalar da. Ozan da o gune kadar bir yorum yapmamisti, acaba prenses mi geliyor, ama erkek olsa görürdü, yaa göremedim dedi ya gibi yorumlar yaptı.

Acikcasi benim aklimda hep erkek vardı. Hem ben hissediyorum hem de her goren erkek kesin diyor. Heralde cok kilo almadim, cildimde güzellgimde bir degisiklik olmadı 8biton makyaj yapsinlar kiz anneleri de guzel gorunebilir) bi de bol proteinli diet yaptim, hemen hamile kaldim diye oyle dusunuyordum. Ama 14. haftada gorebilecegi bir pozisyonda bacak arasinda pipi goremedigi icin, ben de acaba mi oldum. Kiz cocuk fikri tabii ki olsa ne guzel olur seklindeydş. Ben hala bi kiz cocuguyum, kizlarla cok anlasamsam da o kizin oyunundan, kiayfetine, sorunundan, ergenligine, attigi yalanlardan neyin onu sikip neyin bunalacagini bilecegim. İliskimiz kesinlikle erkekten daha iyi olacak. Ondan ben de bi kucuk prenses hayali kurmaya basladim. Cok kendimi kaptirmadan, inceden.. Minik tatli mi tatli guzeller guzeli bir prenses misin acabaa?

Bu arada Bebegim Aralik sayisinda GS li bir futbolcunun kizi Mila (9 aylik) fotografini gordugumden beri boyle tatli bisi olsun die dua etmeye basladim, Ozan da bayildi. Ama su tatliliga bi bakar misiniz (ay tam anne moduna girdim oysa boyle aaay cok seker dienleri ne kinardimmm ama buyuk konusamam ben de olcam yavriiiiim)

Bu tatlisi adi Mila’ymis. Canim, askim manasina geliyormus, hangi dilde olduğu mechul tabi. Marjinal isimlerguzel hos ama cevreye kabul ettiremek daha dogrusu aciklamak zor. Ahmet koyunca sanki anlamını cok biliyorlar da sormuyorlar ama mila desen hemen ne demek?

29 Kasım 2012 Perşembe

13.hafta - Spinning & Spin it

Gün gün saymayınca günler daha hızlı geçer diyorlar. Öyle yapmaya çalışıyorum. Eskisi gibi (eskisi dediğim geçtiğimiz 2 hafta öncesinden bahsediyorum) gün gün 10+1, 10+2 … demeyip günleri sular seller gibi geçirmeyi hayal ediyorum.
Hamile kaldığımı anladığımdan beri ki biliyorsunuz çok erken (döllenmeden 2 günsonra) anlamıştım spora karşı temkinli yaklaşıyorum. Özellikle yazın artırdığım tempomun düşmesine hatta bitmesine mal oldu bana bu temkinli davranmak. Vur deyince öldürdüm anlayacağınız.

Yaklaşık 2 haftadır spor mpor hak getire. 1-2 gün yürürsem ne ala, o da işten eve, evden işe mesafesi günde 2.5 km etmez bile. Yetmez ki.

Dün enerjimin yüksek olduğu bir gündü, herhalde 12. den sonra enerjin artar dedikleri kadar var ki hakkatten kendimi çok zinde hissediyordum. Aptal aptal yürüyüş bandında hız ayarlamaya uğraşırken, bozdum niyeti girdim spinning dersine. Bir yandan içimde korku, bir yandan “yaa  bişi olmaaaaz” rahatlığı. Hoca ile anlaştık: arkada kimsenin motivasyonunu bozmadan, yavaş yavaş takılacam. Öyle de yaptım, rpm 100 ü geçmeden kendimi otur kalkla yormadan, abdominalleri çok sıkmadan, pedallarımı çok sertleşirmeden azcık terleyerek, nabzımı muhtemelen 90-100 bandında tutarak takıldım 45 dakika. Müzikler mix set gibiydi aslında şarkı şarkı olsa daha eğlenceli olabilir. Ama yine de gayet de iyi geldi, hafta da bir iki girersem yeter bana, kondisyon olur en azından. Akşam daha bir mutlu oldum. Hem yediğim püreden, snithselden, aşureden, çikolatadan utanmadım, hem bebişe oksijen gönderdim bol bol. 

Yarın 12. haftayayi bitiyoruz! 12/4 = 3 aylık hamileyim dostlar. hatta ben ona kısa yolda “4. ayın içindeyim” derim valla.

18 Kasım 2012 Pazar

11. hafta Dogumgunleri


Hamilelik takvimi denilen birşey var. Bir kere ay ay değil, hafta hafta ilerliyor bu takvim. 10+1 olduğunda içini bir heyecan kaplıyor mesela, şimdi 10 haftalık mı hamileyim 11. haftalık mı? Bu bir ikilem galiba. Doğum 40 hafta suruyor ve 15 Haziran 40+1′e geldiğine göre demekki 11 hafta denmesi daha doğru.  Bugün itibariyle 10 hafta bitti bile, 11 den gün alıyorum canım :)

Bebişin kalbini duymanın ve hareketlerini görmenin heyecanı 2-3 daha götürür bizi sonra rutine bağlarız diye düşünüyorduk. Ama öyle olmayağını söyleyebilirim. Aramızda inanılmaz bir dinamik ve huzur yarattı bu küçük minik kuş. Onu düşündüğümüzde veya konuştuğumuzda ikimiz de de anlamsız bir surat ifadesi ve kocaman bir sırıtış. Ah meğer nerelerde aramışız mutluluğu, huzuru, içimizdeymiş.

10+1 ‘de Özgür’ün kız arkadaşı Gözde’nin doğumgünü kutlaması vardı. 1 haftaönce Ozan’ın doğumgününde yaptığım gibi sabahında kendimi yormayacak akşam çok yemeyecek ve alkol almayacaktım. Plan buydu en azından. Gündüz hiç bir şey yapmayarak plana uymaya başladım. yemek konusunda beynimde kendimi sınırlandırsam da elimde olmayan şekilde saldırı modundayım. Hiç böyle iştahlı olmamıştım, en kilolu olduğum zamanlarda bile. Bir yandan yemek diyorum hani sonrası için ağırlaşma, bir yanım da bebeğine yazık değil mi ye ya da yaaa çok yemedim ki normal diyor. Kararsızlık var :)

Akşam ROOK’a gittik saat 10 sularında. Mekan eh denilebilecek, dekorasyonundan müşterilerine kalitesi belli olsa da gruplara ayrılmış yemek odalarından oldum olası hoşlanmam, etrafa bakabilmek, insanları izleyebilmek daha sosyal en azından böyle dış kapının mandalı olduğumuz gruplarda. Neyseki Boran ve Sinem geldi de kendi aramızda takıldık, yoksa grubun bizi aralarına katmak gibi bir emeli olduğunu hiç düşünmedim.


Yemek sonrası müzikle birlikte aşağıya indik. Mekan ciddi anlamda küçük, hatta küçük değil dar. Benim gibi 10 haftalık gebe için oldukça bunaltıcı oldu haliyle. Dışarısı kalabalık, ısıtıcılardan ısınmış ve sigara içinler için de uygun. Yoruldun mu sandalyeye koyuveriyorsun popuyu, garsonları da kafalamışım alkolsuz mojitolar ayağıma geliyor. Oh daha ne isteyim derken, anlıyorum ki ayık kafa en sevdiğin müzikler bile çekilmiyor. Eve gitmek ayaklarını uzatmak, filmini dizini izlemek, kitabını okumak ve uyumak istiyorsun.

İşte al sana çocuklu hayata hazırlık. Öyle de yaptık 01.30da ayrıldık, hiç de içimizde kalmadık, dönerken eve gayet mutluyduk. Halsizlik yok, alkolden baş kıç mide ağrısı, 100lerce lira harcamış olmak, sabahları bulmak, yürüyememek, uyuyamamak ya da sızıp kalmak yok. Ertesi günün nimetlerini saymıyorum bile. Oylesine güzel ki. İşte böyle bir haftayı daha geçirdik, hep derlerdi saçma gelirdi, ama şimdi ne kadar doğal geliyor “biz” demek.

14 Kasım 2012 Çarşamba

10. hafta - Cifte Mutluluk

Bu haftanın en güzel iki olayı vardı aslında. Tabiî ki bebeğin kalbini duymamızdan bu yanda 3 hafta geçtiği için 10. hafta kontrolleri. 14 Kasım’da Ozan’la birlikte gittik doktora. Ozan biraz sakin ve gergindi, hala sorun olabileceğini düşünüyor herhalde, bu da beni biraz gerse de ilginç bir şekilde evham yapmıyorum.

Normalde telaşe müdürü olan ben, içimde hep iyi hislerle bebeğimi bekliyorum, aklıma hiç kötü bir şey getiremiyorum bile. Ultrasonda bebeği kıpırdar görebilmek için kezban önerilerine başvurarak küçük tatlılar yedim.

Ve bingo! Küçücük elleri, kolları, ayakları, koca kafasıyla bebiş tüm neşesi ile kıpır kıpırdı. Allahım işte bu inanılmazdı! Ozan da ben de heyecandan ve sevinçten ne yapacağımızı ne diyeceğimizi şaşırdık. Hakikatten tarifi zor ve müthiş bir duyguymuş. Çok mutlu olduk haliyle. Sonrasında doktorla biraz süreç üzerine konuştuk. 1 gün önden gidiyormuş minik kuş ama bana cinsiyet sormayın dedi. İçimden erkek geçse de biraz daha bekleyeceğiz, ama az kaldı. 5 Aralık’ta 12+5 için ikili test randevusu verdi. Şunu da bi atlatalım da kız da olsun erkek de farketmez artık. Sonrasında arabada hala heyecandan kıvranırken Ozan’ın terfi haberini almak, işte çifte bayram buna denir. Hatta derler ya “bebek kısmeti ile gelir?” Öyle mi oldu acaba? Umarım benim de terfim olur da işte ozaman göbek adını Şans mi koyarız Kısmet mi bakacagız :)

Akşam annemler de biraz daha temkinlilerdi, en azından “aaaay kız olsun” demediler. Bu hamilelere şuncacık deneyimime dayanarak “sorulmaması” gerekenlerle ilgili ayrıca bir yazı yazacağım. Yeminle korkuyorum söylemeye sırf bu cümleler kurulmasın diye.

13 Kasım 2012 Salı

10. hafta - Bebek ve Arabasi

Haftasonu yaptığım araştırmalardan biri de bebek araç gereçleriydi. Her ne kadar karnı burnunda hamileler ve taze anneler bu kategoride araştırma içi çok erken olduğunu söylese de, işte içimdeki araştırmacı zihniyet durmadı, kısacası deli dürttü.

Öncelikle bu konuda açık ara çok cahilmişim. Annelik serüveninde herşeyde tek bir tip var sandığım gibi bebek arabası denilen nanenin de bir model olacağını düşünecek kadar safmışım, evet marka çoktur ama model tektir.  Öyle olmadığını anlamadam, sürekli yan tab’de okuduğum her yeni edavatı “bu da neymiş?” diye arattıktan sonra evet anladım.

Kış bebeği için port bebe (küçük yatak gibi bir şey), yaz bebeği için sling (bez kanguru), kanguru, ana kucağı, ev tiği ana kucağı, travel sistem bebek arabası (buna port bebe, 6 aydan itibaren koltuk ve araç koltuğu takılabiliyor), araç koltuğu, baston puset, park yatak, hasır beşik, salıncak, aktivite halısı, karyola… bunlar gözüme çarpanlar, kesin bir düzine kadar daha çarpmayan vardır.

Bir kere minik kuş haziranda doğacak, haliyle bazı şeyler eleniyor. Öncelikle port bebeye bence gerek yok 1-2 ay içinde yatar sonra hareketlenir. Arabasız belki içine koy otobüs, metrobüs dolan ama bir zahmet el kadar bebekle toplu taşımaya binmeyim. Sling tatlı durmakla birlikte ben korkarım öyle boynuma takıp gezemem gibime geliyor. Kendim yolda yürüken aman düşecek miyim, kapkaça mı kurban gidicem diye kasıla kasıl yürürken bi de 3-5 kilo arası bi top ile dolanamam herhalde. Kanguru şirin gelse de yine de at arabaya dolandır daha cazip geliyor ama belki ozan için alabilriim, karar vermedim.

Gelelim bebek arabasına. Evet kesinlikle travel sistem alacağım. Biraz büyük heybetli ama çooook güzel duruyorlar :) belki 1 yaşından sonra daha kolay açma kapamalı olan baston modellerden olabilir hani tek başıma çıktığımda rahat açar kaparım, ama ilk 1 sene babasız bir yere gitme niyetim yok. Allah göstermesin yolda minişe bir şey olur tek başıma olmasın bari. Araçlarımız için araç koltuğu da alınacak, ev tipi ana kucağı da şart. Park yatak çok pratik duruyor durmasına ama aile büyükleri (burda dominant olan annem olacaktır) aman onun kızı mobilya almış, bu dandik duruyor ne gerek var, kizim alsana bir mobilya adam gibi diyerek buna karşı çıkacak, o yüzden hiç araştirmıyorum bile. Hasır sebep belki yatak odam için alabilirim, çok kullanılmıyor diyorlar ama yan odamı çocuk odası yapmaz isem alırım yaparsam gerek duymam kendi yatağına koyarım diye düşünüyorum.

Travel sistem bebek arabalarında yaptığım araştırma sonucu şu şekilde, Dikkat edilmesi gereken önemli noktalar (bu maddeleri araştırdıkça artırılabilirim):

- Bebeğin belinden ve omuzlarından gelen 5 noktalı emniyet kemerine sahip olmalı.
- Arabanın içi yumuşak ve dolgulu kumaşla döşenmiş olursa, hem bebek rahat eder hem de çok terlemez.
- Özellikle benim minik yaz sıcağına doğacağı için önemli, ayrıca yıkanır ve silinir olmalı ayrıca arabanın hareketi sırasında sarsıntıyı en aza indirmek için tekerlekler çok küçük olmamalı
- Arabanın puset ayarlanabilir olmalı. Bebeğin uyuma oynama oturma gibi ihtiyaçlarını karşılarken 3–4 pozisyonda kullanılabilmelidir. Çocuğun uyuyabilmesi önemli.
- Arabanın çift yönlü kullanılabilmesi hem görüntü açısından çok şirin hem de kullanışlı. Hem anne ile ilk zamanlar bağı koruyor hem de Güneşli veya rüzgârlı havalarda bebeğin yönünü çevirmek faydalı olacak.
- Tek ayakla ya da elle ayarlanabilen frenler kullanım kolaylığı sağlıyormuş, ben elle kontrolden yanayım.
- Arabanın mutlaka güneş ve rüzgâr için bir tentesi olmalıdır. Tentesinde pencere olsun diyenler var bebeği kontrol etmek için, mantıklı ama o kadar gerekli mi bilemedim.
- Ebeveyn itme kolunun yüksekliği ayarlanabilir olması önemli, annem 1.60, ben 1.70, baba 1.85 olunca
- Arabanın önünde mutlaka koruyucu bir bar olmalı, çocuk atlamasın yola, ayrıca ayakaltındaki bar da olmasa rahat yürür süren
- Bebek arabasının bebek için ayak destek yerinin ayarlanabilir olmalı
- Arabanın altındaki sepetler veya fileler bebişin ve bizim yaptığımız alışveriş eşyaları için olmazsa olmaz bence, yoksa kollar kopar.
- teknik bir bilgi, amortisörlü bebek arabaları kaldırım, merdiven vs. çıkarken ve inerken sarsılmayı azalttığı için önemli.
- Kolay açılıp kapatılabilmesi öenmli aslında, tek başıma bebeği ilk zamanlarda pek çıkarmam desem de yine de lazım olacak. Hem çocuğu hem arabayı zor olabilir.
- Garantisi ve servisi, yedek parçası da çok önemli.
- Araba bagajına sığmalı, evde koyacak yeri hazır olmalı (işte bu bizim küçük ev için sorunlardan biri!) ama araba bagajında da bırakılabilir tabi aksamları, ama işe onla git gel olur mu valla bilemedim şimdi.


Tabii bu araştırmaları video izleyerek taçlandırdım ve youtube’dan hemen hemen tüm markaların tanıtımlarını izledim. Akrobatik hareketlerle tek elle açıp kapamalar, hemen katlayıp koymalar falan biraz ütopik geldi ama alışınca el pıt pıt olur diye düşünüyorum. Bir gidip yerinde denemek lazım, hatta doğumdan önce alınacaksa maket bebekle falan, yok sonra alınacaksa (ki bu bir fikir ayrılığı anneler arasında) bebekle birlikte deneyip almak mantıklı.

Öne çıkan alternatifler – tabii güzelleri pahalı bmw ya da clio almak gibi bir şey:
-stokke xplory
-concord –neo

-bugaboo -camelon
-bugaboo - bee
-jane -rider
Bu listeyi elbette ben yapmadım, yapanlardan derledim topladım, ama anladığım kadarıyla (dedim yaa daha araştırmaların başındayım) dünyada ilk en iyi bebek arabası kategorisinde, birçok ünlü ve anne tarafındansa referanslı.

-Stokke xplory Koltuk yükseklik ayarı ile anne-çocuk iletişimi, eğilmeden kullanım ve mama sandalyesi olarak da kullanılabiliyor olması en önemli özellik. Kanyon’da bir magazada ve Joker'lerde satıldığını gördüm hatta fiyatını şöyle bir alıcı olmayan gözle sordum. 6 ay öncesi için puseti ayrı alınca fiyat çıkıyor 3,500 lere, ikinci el araba gibi, ! Ancak ya kampanya yakalanir alinir ya da yurtdışından. Ama belikli çok ağır ve hantal bir araç.  Kapandiginda kocaman oluyor, ne bagaja sigar ne eve. O yuzden bunu kafadan eledik.
-Concord -neo Almanya uretimli, manevra da en iyisi seçilmiş, amortismanı da iyiymiş, araç giderken yaylanıyor. İç konfor ve şase malzemesi oldukça kaliteli duruyor. Kol uzaması yok ama ön ve geri ayarı ile halledilir, boylarımız arasında 40 cm yok sonuçta. Kol tutma yerleri tek parca,, bu faydalı olabilir başkalarında görmedim. Çocuğun onunde guvenlik bari ve ayak uzatma yeri ayarlı bi de puset yatıyor, çok şirin bir görüntü oluşturmakla kalmıyor ayrıca bebişe konfor işte. Fiyatları da bana çok aşırı değil yani bebek için ben 2.000 tl gözden çıkardım. Bir de çocuksuz evde yayıldık senelerce ama çocukla gündüz gezmesi çok yapılacak gibi. Tek kafama takilan araba iyi guzel hos ama agir hantal. Sirf kasasi 12-13 kg ana kucagı ile al sana 17-18 bi de tosun olursa 10-15 cocuk. Nasil tasincak bu araba? Cok begensem de seni alamayacagim Concord Neo.
-Bugaboo Cameleon bu da Alman markası, özellikle Bebeğim dergisinde her ay reklamı var, ayrıca ünlülerin tercihiymiş. Doğrudur, çok şık ve dikkat çekici bir havası var. Gizem bundan almış, bana görüntüsü havalı gelse de biraz hantal geldi, ozellikle o tekerler sanki off road ralliye katilacagiz. Bir de tabii bunlar da çok pahalı ve ayrı ayrı satılanlardan.
- Bugaboo Bee  iste budur araba. Kucuk, konforlu, basit, kolay. Hersey en sade seklinde. ivir zivir yok. Minik ama suspansiyonlu tekerlikler, cikintisi olmayan kasasi, kolay ac kapa, 7 kusur kilo. Ama fiyat 2,000 lerde iviri ziviriyla. Bundan alma ihtimalim yuksek.
-Jane Rider Bunu henüz araştırmadım ama Concord neo’ya benziyor, görüntüsü sik ama populer degil iste. Kahretsin biz burjuvalar :)

Şimdilik bu kadar ama araştırmalarım devam edecek! Bu arada Canim C.S fotografta Bugaboo Cameleon kullanıyor.

7 Kasım 2012 Çarşamba

9. hafta - Ya Emmezse


Şimdi hafta hafta hamilelik güncesi tutayım dedim ama inanır mısınız hiç hamile gibi değilim, yani hayatımda bir değişiklik yok. Dolayısıyla her yerde kolaylıkla bulunan “hamileliğinizin 9. haftasında siz nasılsınız bebeğiniz nasıl?” gibi internet bilgileri de vermek istemediğim kendime özel bişeyler yazayım hatıra kalsın dediğim için yazacak birşeyim olmayınca yazamayacağımı farkettim.

Kamer bana hamilelikle ilgili herhangi bir kaynak okumadığını, hatta nasil beslenmesi gerektiğini bile bilmediği icin 22 kilo aldığını söylemişti. Benimse hamile olduğumu öğrendiğimde ilk yaptığım sey hemen hamile kitaplarina sarilmak oldu.  Ama bir iki tanesini karıştırınca hep aynı şeylerin yazılı ve kuralların çok belirgin olduğunu öğrendim. Heryerde gebelerin beslenme düzeni, sporun önemi, cinsel yaşam ve günlük aktivitelere yönelik bilgilerden gına geldi, ezberlerdim diyebilirim. Bir tek şu ikili üçlü test olaylarına çok girmedim, zamanı gelince evham yapmayı planlıyorum.

Bloglara bakayım diyorum ama herkesin hikayesi farklı. Kiminin midesi bulanıyor, kimisi başını yataktan kaldıramıyor. Kadınlar kulubune bakayım diyorum her gün bir kanama, düşük, riskli durum haberi, sürekli bir bebişlerimizi Allah bağışlasın ah vaahları, hakkatten çok bunaltıcı. En iyisi mi dedim doğuma az kala ve hemen sonrasında beni neler bekliyor onları okuyayayım, biraz öğreneyim. Öylelikle ben de doğum öncesi ve doğum sonrası, bebek bakımına yöneldim, tıpkı Kamer gibi (umarım 22 kilo almam) !

Normal doğuma sıcak bakmamı sağlayacak makaleler okudum. Anne ile bebek arasındaki bağ, vucudun kendini yenilemesi, doğum sonrası sıkıntı ve stresin azalması…Bunlar normal doğumun cezbedici yönleri. Sanırım son ana kadar normal doğum diye devam edeceğim, son zamanlarda eğer ki çok korkarsam ya da bir fiziki sorun varsa (bebeğin ters durması, kordonun dolanması, suyun çok azalması, bebeğin tosun olmadı gibi) o zaman sezeryandan yana hakkımı kullanacağım.

Özellikle emzirmek konusu çok ilgimi çekti. Emzirmek gördüğüm (videolar izledim) ve okuduğum kadarıyla çok da kolay bir şey değil. Ver memeyi ağzına emsin dursun değil gibi.

Bir kere sütün gelecek mi? Gebeliğin ilk haftalarından itibaren gögüslerin şişmeye başlaması içlerinin süt olmadı ve başının rengi koyulaşarak doğum sonrasına hazırlanması gerekli. Benimkilerde valla bir değişiklik yok, çok hafiften şiş gibi ama regl öncesi gibi, sütyenlerde herhangi sıkma yok mesela.

Bir de doğumdan önce herhalde 1-2 ay evvelinde gögüs ucune krem sürmek gerekiyor ki sonradan tahriş olmasın, işte bu bende o olabilir. Zaten oraya krem buraya yağ banyodan sonra 10 dakika ritüleimiz olacak, bi de hamile kendine bakmıyor derler. Eger is isten gecer ve gogus ucunda emmekten dolayı yara, kanama, asınma, tahris olustuysa; gogus ucunun sutyene teması inanılmaz can acıtacağı icin bu durumda da gogus kalkanı ya da gogus pedi kullanmak gerekiyor. Boylece sut kazalarının da onune geciliyor ve sut de birikiyor gayet mantıklı aslında.

Bebek dogar dogmaz ilk bir saat icinde emzirmek gerekiyor diyorlar. Hatta ilk gelen süt eski zamanlarda atılırken şimdi çok faydalı olduğu için ziyan edilmemesi öneriliyor. Tüm annelerin ortak sıkıntısı “sütün yetmiyor mu?” cümlesi. Neden bu kadar takarlar elalemin dediğine bilmem. Ama bu el gün olmayıp kayın valide, görümce yani kısacası erkek tarafı olunca cinler tepeye çıkabilir. Ben de olsam “alın çok biliyorsanız siz emzirin” ya da “ben veriyorum yemiyorsa ben ne yapabilirim?” derim herhalde. Ama sinirlerimin tepeme çıkacağı kesin.

Başka sıkıntılara da hazır olmak lazım tabii. Aile büyükleri (annem ve bilimum torun sahibi ya da 30-40 yıl önce bebek bakmış arkadaşları) abuk subuk yemekleri ağzıma tıkarak süt artırtma çözümleri üretmesi içten bile değil! Şu gaz yapar yeme, bu bebeğe zararlı içme, şu azaltır aman ha sakın.  Emzirme bunalımı yaşamamak elde değil. Memelerin birinin büyük diğerinin küçük kalmaması için küçük notlar alan var, gunde 12 sefer yapıldıgını dusununce bu aktivitenin  bu biraz utopik, kadın kadınlıktan çıkıyor bir de not mu düşecek?

Bir de bebeğin memeyi alıp almaması, hadi aldı diyelim emip emmemesi, emzirirken beslenmeye dikkat edilmesi, çalışmaya başlandığında nasıl emzirileceği bunlar hep bir muamma. Bu konuda okuncak çok şey olmasına rağmen herhalde yaşamadan anlayamayacağız, hedefim 1-1.5 yaşına kadar emzirmek ama bakalım neler olacak.

Bu haftanın kayda değer olayı, salı akşamı Güler ve Hande ile buluşup onlara hamile olduğumu söyledim. Şaşırdılar, şok oldular, inanamadılar ama sevindiler tabii :) Hiç benden beklenmeyen bir durummuş, hani istemiyormuşum, hani hiç düşünmüyor muşum gibi klasik bu konuda ne düşündüğümü hiiiiç bilmeyen arkadaş yorumları yaptılar.

E bir ben biliyordum bir de Allah diye boşuna söylememişler, hem “istiyorum, istiyorum da istiyorum” diye reklam yapmaya hiç gerek duymadım. Böylesi daha güzel. Bu hafta biraz stresli ve sıkıntılı geçti, özelikle annemle çok gerildik. Sanırım en çok naz yapabildiğin kişi bi de karakteri dışında zorlama alttan aldığı için daha çok sinirlenmeme neden oluyor. Sakin olmak lazım biliyorum, %90 zamanda da sakinim, arada geliyor tabii aman olsun o kadar hamilelik sendromu da yaşamazsak hiç anlamayacağız hamile olduğumuzu.

1 Kasım 2012 Perşembe

8. hafta pardon 6. yil - Ben/O/Bebek



İlk defa İzmir’de sonbahar tatilini bu kadar uzun geçirdik. Genelde 3-4 gün ve gece kalırız. Yazlık almaları ile birlikte kalış süremiz de arttı ama yazdı; içeri disari, denize gitme, güneşlenme, herkes bir köşede nasıl geçti anlamazdık. Bu sefer biraz uzun geldi. Son gün özellikle herkes elinde bir alet (iphone, ipad, gazete, tv kumandası) köşesinde kendi halindeydi.

Bir de hamilelikten heralde biraz evimde yatağımda uzanayaım yatayım, dinleneyim istedim. Cuma-Pazartesi arası da kesintisiz bu istediğimi gerçekleştirdim diyebilirim.Yatakta sağdan sola, soldan sağa, çaprazdan düze kalkmadan yattım diyebilirim.

8. haftanın 3 günü tatil 4 günü iş olunca çok çabuk geçti.  Sadece eskiye nazaran daha evcimen olduk.  Haftaiçleri zaten evdeydik ancak sporu da boşladık. Hem uyku hali hem acaba bisi olur mu endisesi. Spinning yapamayacagim kesin de yurume yuzme tembel sporlari da bana keyif vermiyor.

Haftasonları da en az bi gece genelde çıkardık ancak bebiş haberini aldığımızdan beri sadece bir gece sinemaya gittik. Aslında bana kalsa, ben hamileyim hasta değilim haliyle dışarı da çıkarım, eğlenebilirim de. Hatta şimdi çıkmazsam karnım burnumda nasıl çıkacağım?

Ama babası herhalde alkol, sigara gece klubü ortamında çok kalmamı istemiyor (bana birşey olacağından değil sıkılıp etrafıma da sıkıntı vereceğimden sanırım – eh birazcık haklı). Şimdilik şikayet etmesem de bu ev hali hatta hapsi beni biraz bayabilir ilerleyen dönemlerde. Aslında yapılması gereken benim programları yapmam o zaman hem istekli, hem sağlıklı hem de motive olduğumu gösterebilirim.

Bu hafta ağrım, sızım, bulantım, gazım, mide ekşimem vs. hiç biri olmadı. Hafif akşama doğru bir şikinlik (çorapların sıkması, sütyenlerin acıtması, ayakkabının akşama doğru vurması gibi) dışında bir şikayetim yoktu. İştahım açık, özellikle tatlı krizlerini zor atlatıyorum. Kilom 55-55.5 civarında hafiften bir göbek çıkıyor gibi, ama gazdan belli, bebek 2 cm bile yok kimi kandiriyorum :)

Bu haftanın en önemli olayı 29 Ekim bayramında bizim minik kuşun babası (büyük bebiş, ilk göz ağrım) ile 6. yılı doldurmamızdı. 6 yıl önce bugün tanıştık, hemen  birbirimize aşık olduk. İlk haftalarda onunla evleneceğimi biliyordum! Çocuk belki bu hayallerde bu seneye kadar yoktu ama şimdi nasıl oldu bi görseniz, çok daha güzel çok! 8. hafta ve 6. yilimiz kutlu olsun (miz'li yaptik ettik konusmasina girmeyecegimi yemin ettim dostlar, duyan uyarsin nolur!)

26 Ekim 2012 Cuma

7. Hafta Cesmedeyiz


7. hafta ilk gününde düştük havaalanı yollarına. İlk defa İzmir’e Atatürk havaalanından gidecektik, gitmez olaydık. Trafik neyse ki bayram tatili öncesi olmasına rağmen yoktu. Ama havaalanına giriş, otopark bulma, otoparktan terminale girme faslı çok yorucuydu. Genelde iki çekçekle gideriz, Ozan’ın bir de iş guc agirligi tuttu az eşya var diye kol çantası aldı. Yanında laptop, benim çantam derken hamile halimle bayağı bir yüklendim. Neyse ki o kadar da değil, bir şey olmadı. İzmir’e vardık ve her zamanki gibi havaalanında karşılandık. Hızlı gitmek istediğimiz zamanlarda olduğu gibi Ozan direksiyona geçti.

Nasıl söyleyeceğiz provasını hiç yapmadık ama yanımızda ilk ultrason goruntuleri vardi (sadece bi nokta duyan da bebek resmi goturduk sanacak) vardı. Onları bir şekilde verecek ve söyleyecektik. Hoş beş, veranda da çay kahve faslında sıra sıra her zamanki gibi fotoğraflar çekilirken çıkardık verdik ultrasonu.

Dedik bebek bekliyoruz! Çok sevindiler, sarıldılar öptüler. Özelikle dedenin nerdeyse gözleri doldu, sevincinden yerinden duramıyordu. Babanne ise biraz şaşkın biraz şoklardaydı. Herhalde sevinmiştir, aksini düşünmek istemiyorum açıkçası.

Dolayısıyla tatil bu gelişme ile farklı bir boyutta ilerler diye düşünüyorduk. İşte sürekli ondan bahsedilir, planlar yapılır, gelecek konuşulur, dogumundan odasina, isminden gidecegi okulun ismine kadar. Ama bunların hiç biri olmadı. Bu yeni durumuna dede ve babaanne çok çabuk adapte mi oldular yoksa henüz idrak mı edemediler bilemiyorum, bir hafta neredeyse bahsi bile açılmadı.

Bir yandan iyi bir yandan azcik da olsa kiriciydi. Herhalde hamile olunca dünya senin etrafında dönsün herkes sana ilgi göstersin istiyorsun ya da oyle olacak saniyorsun. Aslında bu bana senin için hayatının en önemli konusunun en yakının bile olsa başkaları için o kadar da önemli olamayacağını göstermiş oldu. Bunda kötü bir şey yoktu, anne olacak bendim, onlar değil. Ayrica sonradan dusununce cok ustume dusulse muhtemelen bunalacak ve off poff lara baslayacaktim. Ne istedigini bilmez ikizler kadiniyim sonucta.

Bu hafta en belirgin şekilde çok çok çok acıktım ve acıkmakla kalmadım yedim de. Birkaç gün kabız, gaz sancısı, hazımsızlık, uyku hali ve bir gün mide yanması dışında minik kuş hep bana huzur verdi. Cuma donuş günümüz ve hormonların etkisi ile herhalde şu hamile hassasiyeti neymiş anladım, hüngür şakır ne düşünürsem düşüneyim ağladım.

19 Ekim 2012 Cuma

Pır Pır Minik Kus iste burda


5 + 6. gün (sonradan bunun 6. hafta olarak soylendigine vakif oldum) için doktor benim ısrarlarıma daha fazla dayanamamış ve hadi gel demişti. Cuma gününe denk geldiği için akşam saatlerine kalmak istemedim, malum doktorda en az 1 saat oyalanmak ve sonrasında acayip bir Cuma trafiğine kalmak kaçınılmazdı. Saat 12.30′da gelebileceğimi soyledim.

Ozan’ın o saatte gelmesi imkansizdi, hem annem de çok hevesliydi ilk torun ya illa merasimlere katilinacak. Saat 12.30′da doktorun yerindeydik, ama doktor yoktu (eh biraz tahmin edilebilir bi durum adam rahat) bi iki dergi karıştırdım, ama çok heyecanlıydım ve kendimi artık nasıl kastıysam sırtı olmayan yani kafani direkt duvara dayamak suretiyle agzimdan salyalar aka aka 45 dakika kadar uyudum !

Doktor geldi, hoş beş yapıldı ve ultrasona geçildi. İşte orda siyah bi nokta tam da yüzüğün kenarında, tam bir tek taş. Pır pır kıpraşıyor. Öyle "Aman Allahım bu bir mucizeee" diye bagirarak gözlerimden yaş gelmedi ama acayip rahatladım. Çok güzel bir duyguydu, hele ardından kalp atışlarını dinleyince tık tık tık.  Derin bir ohhh çektim. Ordaydı ve yaşıyordu. Artık annelik yolunda bir adım öndeydim, şimdi ne olacaktı? Kayın aileye durumu gönül rahatlığı ile söyleyecektik.

Bu güne ait en güzel anlardan biri de esime telefonda bebişin kalbini duyduğumuzu söyledigimde heyecandan ne diyecegini bilememesiydi. Onu hiç bu kadar mutlu duymamıştım, görmemiştim, hissetmemistim. Derler ya adam önemli adam. Bu surec yoksa baska nasil rahat gecer.

16 Ekim 2012 Salı

Asil Simdi Heyecanli Bekleyisler Basliyor


Doktorumdan "1 hafta sonra gorusuruz" u duyup da bu bir haftanın gayet sakin geçeceğini ummak tam bir naiflikmiş.

Olmaz olası ama onsuz da olmaz internetle birlikte ya şöyle olursa ya böyle çıkarsa, peki ya şöyle böyle diye diye kafayı yememek elde değildi.  Herşeye gülüp geçen en büyük probleme bile bir günden fazla kafa takmayan ben, hayatımda ilk defa endişe krizlerine girdim ne yazikki.

Bir yandan sigarayı bırakmanın, alkol almamanin, agzima sokulan peynirin, sutun, vitaminin bu stresli zamanlarin stesini katladigini soyleyebilirim. Tabii alti ustu bilen 3-4 kisiden (kafadan) çıkan sesler de tuzu biberi. Sabah erken saatlerde uyanma ve heyecandan uyuyamama, hazımsızlık, idrara şıkışma, iştah artışı bunlar da benim 6. hafta hamilelik belirtilerim olsun. Bulantı, kusma, kokulara karşı hassasiyet, gögus agrisi, asiri uyku hali yok valla. Gayet rahatım minik kuş sagolsun.


16 Ekim Salı benim hesabima gore 5+3 ama reglim 25 günde oldugundan 5+6. Bir ihtimal emriyoyu görebilir miyiz dedik gittik doktora.

Eşim de rahim agzi biyopsi sonrasinda ilk defa bir jinekolojik muayenede yanımda. Bu bilgi bir ilk.

Bakalim daha neler yasanacak karıcık kocacıktan anne babaya uzandıkca. Elim ayagim titriyor, heyecandan yerimde duramiyorum. Kontol noktaları tek tek geciliyor:

-Kese gorundu, dis gebelik yok
-Yolk kesesi gorundu embriyo olusmus.

Embriyo nerde? Gorunmuyor. Olsun %80 ihtimal yasiyor ve biz bi hafta sonra gorebilecegiz. O kadar sabirsizim ki “daha once olmaz mi” diyorum. Hem İzmir’e gideceğiz haberi gonul rahatlıgı ile verelim cekirdek ailemize. Doktor Bey “hadi Cuma gel ama gormessek bozulmaca yok ama" diyor. Cuma yani 19 Ekim’de belki de minik kusu gorebilecegiz hatta duyabileceğiz kalbini, bunu bilmek bile rahatlatiyor beni. Analik mi basladi nedir bu duygusallik?

Ama bekleyise devam, olsun mutlu bekleyis bu. Sonrasinda sunu ye, bunu ic, bunu yap, isin en sikici kismi. Hele bir cuma gelsin de ne isterlerse onu yerim icerim sorun ne? Asil simdi heyecanli bekleyis basliyor ve en az 34 hafta surecek.

8 Ekim 2012 Pazartesi

695

İşte beklenen gün geldi. 8 Ekim 2012. Bilmeyiz tabi bu zamanlar hamilelik kaç hafta ne zaman başlar ne zaman biter. Cok ciddiyim olayin 9 ay oldugu disinda bir bilgim yok. Sanırız ki hamile kalnırsa (bunun zorluğu artık biliniyor) kız bebek 9 ay erkek bebek 9 ay 10 gün sonra doğar. Ne haftasi ne birseyi haberimiz yok.

Yok canım o kadar da kolay değilmiş. Bugün öğlen Florance Nightengale Gayrettepe hastanesinde gebelik testi yaptırdım. Kan verirken çok heyecanlıydım, herhalde istediğim bir bebek olduğu için mutluydum, cok heyecanlı. Aksi halde ne kadar stres verici olduğunu tahmin edebiliyorum. Istenmeyen gebeliklerle ilgili testlerin stresi daha bile fazla olabilir.

1-1.5 saat içinde sonuçları e-mail ile göndereceklerini söylediler. Heyecanlı bekleyiş başladı. Allahtan 1 saate yakını emniyette ehliyet işi ile çarçabuk geçti, 1 saat kadar da ofiste kıvranmaca, sağolsunlar isleri dayadiklari icin zaman nasil gecti anlamadim. Vee sonuç geldi. 695 mg >3 mg. Bu ne demek oluyordu? Hormon çok yüksek, ama ne hormonu, demek ki hamileyim?!

Hemen bu süreci iyi bilen ve konusabilecegim tek kisi olan kardesimle konuştum “Hamilesin kizimmmm” demez mi :)

Yaa nasil ya, hadi canım, hamile miyim? Sırayla annem, doktorum ve esimle konuştum. Cidden hamile miydim? Çok heyecanl. Garipti ama, benim bebeğim olacaktı. herhalde bu haberi alip da heyecanlanan kac milyarinci kadindim ama bana ozeldi ya gerisi bos.

Doktorum 1 hafta sonra yani 15 Ekim Pazartesi gelmemi söyledi, Ozan da gelebilsin diye 16 Ekim Salı olsun dedim. Sanıyoruz ki iş bitti işte hamileyim, sonra karnim siscek sonra da doğacak. Yok canım bu isler o kadar basit degiiil.

1 hafta sonra yine kanına bakılacak hormon yüksek mi? Ultrasonla bakılacak kese gelişmiş mi? (yoksa dış gebelikmis) içinde yolk kesesi (yüzük dedikleri nane) var mı? Embriyo görünüyor mu? Kalp atışı görülüyor, duyuluyor mu? İşte boylece kadınlar kulubu artık hayatıma girdi, girmez olaydı, bu bir hafta nasıl geçecek?

6 Ekim 2012 Cumartesi

Bekle Bekle Nereye Kadar

Dediğim gibi 22 Eylül sabahı kendimi hamile gibi hissetsem de sürecin doğal seyrinde bazı önemli tarihleri beklemek gerekiyordu. 5-6 senedir düzenli regl gördüğüm için çok rahatlıkla 3 Ekim tarihini mihenk taşı olarak belledim.
28 Eylul'de iş sebebiyle Londra’ya gittim. Orda hava değişikliği hatta Istanbul-Londra arası eksi 15 derecelik sıcaklık farkından dolayı bünyem biraz zayıfladı. Hafiften sistik ve gaz problemim oldu. Acayip derecede iştahım açıldı. Daha önce hiç paket paket cipsleri soslara bandira bandira yediğimi hatırlamıyorum. Bir de 3.5 aydir kilo yapan ben bariz sekilde koy verdim. Cipsler, sushiler, sise sise saraplar, biralar ve sigara!

30 kiloya kadar valizle dünya kadar yol teptim, hatta yollarda metrolarda ve trenlerde süründüm. Yaşadığım stres, sıkıntı (ipad’im kayboldu neyseki sonra Heatrow’da bulundu ve kavuştum), yorucu seyahat, iş, yol, içilen sigara her gün alınan alkol. Böyle ağır şartlarda bile; dedim bebek varsa da düşer, düşmezse de bir mucize olur.

3 ekim dönüş günümdü, heyecanla regl olmayı bekledim. Yolda  regl görmedim. Ama bunca stres ve sıkıntı gecikme yaşatabilirdi, bu çok normaldi. Biraz daha beklemenin uygun olduğuna karar verdim. Ama ne kadar beklenmeliydi. Hamile kisisi hemen anlar miydi bunu? Hic bi fikrim yoktu ki anasini satayim. İnternetten okumaya kalksam basim gozum doncekti, birine danissam bosu bosuna beklentiye sokacaktirm. Sadece kardesime soyledim.

Haftasonu sigara, alkol, gece yaşantısı son sürat devam etti. Ama 5 Ekim Cumartesi akşamı evde misafirler varken koltukta uyuyakalmam -al sana hamilelik belirtisi . Yok yok en az 5 gün beklemeye ve öyle araştırma yapmaya karar verdim. Zaten kadınlar kulubu adlı site bakire kizi bile hamile sandirir, o yüzden hiç bulaşmadım. Pazartesi kan testimi yaptirana kadar bekleyecektim.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Hadi Deneyelim

Hamile kalmak dizilere filmlerde o kadar kolayken gerçek hayattaki eş dost hikayelerinde de bir o kadar zordur değil mi? Nerde o ceketini attı, ilk gece hamile kaldı, aaa korunmayi biraktigi ay hamile kalanlar, ne yazıkki tecavüz sonucu hamileler.

30 lu yaşlardaki genelde bayanlardan duyduklarımız yapılan planlar programlar, aylarca uğraşmalar, bilimselinden koca karısına türlü türlü teknikler,olmadı filmler, aşılar, tedaviler vs vs. Artık üzerimizdeki baskıya dayanamayarak (en çok da haliyle annemden – yok canım bilerek isteyerek) ee hadi dedik bi denemeye başlayalım; kimbilir ne zaman tutacak.

Allah biliyor ya çok kalmak istemesem de hamile kalacağım ayı hep Eylül-Ekim gibi hayal etmişimdir, nedense ? Herhalde yaz bebeği, ikizler burcu bebeği istediğim için. Artık bu bilinç altı mı yoksa tüm şartlarınuygun olması mı (uygun gün, yumurtanın çatlaması, vucud sıcaklığımın aldığım alkolün ve sıcak havanın etkisiyle mi artık 38i bulması, günün en erken saati,kaliteli (48 saat bekleyen sperm), uygun pozisyon, öncesi sonrasında yapılması gerekenler vs vs - aaaah valla zor is) ve en önemlisi bunların hiç birini düşünmeden birlikte olmamız mı bilemiyorum, bu ayda bişi vardı.

22 Eylül cumartesi yani muthemel döllenmeden 1 gün sonra, anlatması ve evet inandırmasi çok zor ama.. kendimi hamile hissettim. Daha önce hissetmediğim bir duygu olduğu icin emin değildim sadece hamilelik böyle bir şey mi? Ama içime doğdu.  O hafta sonu sporda özellikle içimde birşey olduğunu anlamıştım. Ama regl beklemek lazımdı, haliyle ben de beklemeye başladım.